
Zehra, 35 yaşında, uzun yıllar şehir dışında yaşamış bir edebiyat öğretmeniydi. Çocukluğu Beykoz escort sakin sokaklarında, kestane ağaçlarının gölgesinde geçmişti.
Babasından kalan eski evi onarmaya başladı. Ev, Beykoz’un merkezine yakın, tepede manzaralı bir sokaktaydı. Boğaz’dan gelen serin rüzgârla çam ağaçlarının kokusu karışıyor, sabahları horoz sesleriyle, akşamları dalga uğultularıyla yaşıyordu. Zehra, şehirde unuttuğu her şeyi birer birer hatırlamaya başladı burada: sabahları fırından alınan taze simit, mahalle bakkalından yapılan alışverişler, komşularla kapı önü sohbetleri…
Zehra, yerel bir okulda tekrar öğretmenliğe başladı. Öğrencileriyle bağ kurması uzun sürmedi. Onlara sadece dil bilgisi değil, hayata dair değerler de öğretmeye çalışıyordu. Çocukların gözlerindeki heyecan, onu her sabah yeniden motive ediyordu. Boş zamanlarında, sahilde yürüyüşe çıkıyor, çantasındaki deftere kısa öyküler yazıyordu. Beykoz escort yeşili, mavisi, sessizliği ona yeniden yazma isteği vermişti.
Bir gün, eski bir dostuyla karşılaştı. İlk gençlik yıllarından beri görmediği Mert, hâlâ Beykoz’da yaşıyordu. Bir kafede oturup saatlerce sohbet ettiler. Eski anılar canlandı, gülüşmeler birbirine karıştı. Zehra, yılların yavaş yavaş içindeki eksik parçaları birleştirdiğini hissetti.
Aylar geçtikçe Zehra, sadece bir mahalle sakini değil, mahallenin bir parçası haline geldi. Zehra’nın hayali artık bir kitap yazmaktı; Beykoz’u, çocukluğu, dönüşü ve yeniden doğuşu anlatan bir kitap.
Zehra, sonunda şunu fark etti: Mutluluk uzaklarda değilmiş. Asıl mutluluk, ait olduğun yeri yeniden keşfetmekteymiş. Ve o yer, onun için hep Beykoz olmuştu.
Bir yanıt yazın