
Kartal sekreter escort dar sokaklarında yürürken rüzgâr yüzüne sertçe çarpıyordu. Henüz yirmi bir yaşında olan Zeynep, genç yaşına rağmen hayatın bütün yükünü sırtında taşıyordu. Çocukluğundan beri vip esc yoksullukla mücadele etmişti. Babası yıllar önce evi terk etmiş, annesi ise hastalıklarla boğuşurken hayatını kaybetmişti. Zeynep, kaderine terk edilmiş gibiydi.
Küçük bir bodrum katında tek başına yaşıyordu. Nemli duvarlar, kışın soğuğu, yazın sıcağı ona sürekli zorluk çıkarıyordu. Çalıştığı işten aldığı maaş çoğu götten zaman kiraya ve mutfak masraflarına bile yetmiyordu. Sabahları erkenden uyanıp bir markette kasiyerlik yapıyor, gün boyu ayakta durmaktan ayakları şişiyordu. Ama işten çıkmak gibi bir lüksü yoktu. Çünkü başka seçeneği bulunmuyordu.
Zeynep, işten döndüğünde Kartal sahiline inip bir süre denizi seyrederdi. O anlarda, bütün dertlerinden biraz olsun uzaklaşırdı. Denizin dalgaları, ona her şeye rağmen güçlü kalması gerektiğini hatırlatırdı. İçinde sakladığı tek şey umuttu. Belki bir gün, daha iyi bir iş bulacak, belki bir gün gerçekten istediği gibi bir hayat yaşayacaktı.
Dalga Seven Escort
Ama umut etmek kolay, mücadele etmek ise zordu. Zeynep çoğu zaman yorgunluktan bayılacak gibi olsa da yine de gülümsemeyi ihmal etmiyordu. Çünkü gülümsemek, ona güç veriyordu. Çevresinde kimseye yük olmak istemez, başını dik tutarak yaşamaya devam ederdi. Mahallesinde onu tanıyan birkaç komşusu vardı; kimisi ona yemek bırakır, kimisi ise halini hatırını sorardı. Bu küçük iyilikler, onun hayata tutunma sebebi oluyordu.
Bir akşam işten dönerken, yorgun adımlarla yürürken kendi kendine düşündü: “Hayat neden bu kadar zor? Neden herkes için eşit değil?” İçinden geçen tek şey, bir gün bu zorlukların biteceğine inanabilmekti. Çantasından küçük defterini çıkarıp yazmaya başladı. İçine hayallerini ve umutlarını yazıyordu: “Bir gün kendi evim olacak, kimseye muhtaç olmayacağım. Bir gün istediğim gibi yaşayacağım.”
Kartal oral seven escort rüzgârı bazen sert, bazen de yumuşaktı. Tıpkı hayat gibi… Zeynep, bütün bu sıkıntılara rağmen ayakta durmayı başarabiliyordu. Çünkü biliyordu ki pes etmek, kendini tamamen karanlığa teslim etmekti. O ise karanlığın içinde bile ışık aramaya devam ediyordu.
Bir yanıt yazın