
İrem, sabahın erken saatlerinde Maltepe escort sahilinde yürüyordu. Denizin kokusu, sabah serinliği ve uzaklardan gelen martı sesleri, içindeki seks karmaşaya kısa bir ara verdiriyordu. 31 yaşındaydı ve İstanbul’un içinde ama kalabalığından uzak bir kıyıya tutunmaya çalışıyordu. Hayatı boyunca pek çok zorlukla karşılaşmış, çoğu zaman yalnız kalmış, yine de her defasında ayakta kalmayı başarmıştı. Bu defa ise sadece ayakta durmak değil, gerçekten yaşamak istiyordu.
İrem’in geçmişi kolay değildi. Genç yaşta ailesini kaybetmiş, hayatta kalabilmek için mücadele etmişti. Eğitimini yarıda bırakmak zorunda kalmış, çalışmak zorunda kalmıştı. Girdiği her işte, her ortamda önce götten yargılanmış, sonra unutulmuştu. Uzun bir süre hayatını sürdürmek için istemediği yollardan geçmiş, geçim derdiyle boğuşmuştu. En büyük hayali ise sadece huzurla bir pencere kenarında çay içebilmekti.
Maltepe escort taşınması bir tesadüf değildi. Büyükşehirde ama merkezin uzağında, denize yakın bir yerde yaşamayı hayal etmişti. İlk geldiğinde cebinde sert çok az parası vardı. Küçük bir bodrum katı daireyi kiralayabildi. İlk gecelerini sessizlik içinde, duvarlara bakarak geçirdi. Ama pes etmedi. Kadın dayanışma merkezlerinin birine ulaştı ve orada gönüllü işler yaparak yeniden bir çevre kurmaya başladı.
Bir gün, merkezde düzenlenen doğal sabun yapımı ve aromaterapi atölyesine katıldı. Ellerini kullanarak bir şey üretmek, ona unuttuğu duyguları yeniden hatırlattı: becerikli, üretken ve değerli olduğunu. Atölyede öğrendikleriyle sabunlar ve doğal yağlar üretip sosyal medyada satışa başladı. Siparişler arttıkça, cesareti de arttı. Kendi küçük markasını kurma hayali bile belirmişti artık zihninde.
Her sabah sahil boyunca yürüyüş yapıyor, Maltepe Sahil Parkı’nda denize karşı oturup defterine bir şeyler karalıyordu.
“Artık sadece hayatta kalmıyorum,” diyordu içinden,
“yaşıyorum. Hem de kendim için.”
Maltepe onun için sadece bir semt değil; yeniden kendini tanıdığı, geçmişle barışıp geleceğini yazmaya başladığı bir yerdi. İrem artık ne geçmişinden utanıyordu ne de geleceğinden korkuyordu. Kendi hikâyesini, kendi sesiyle yazıyordu.
Bir yanıt yazın